1 Temmuz 2017 Cumartesi

Dil ve Konuşma Bozukluklarının Tedavisinde ''Hippoterapi''



                Dil ve Konuşma gelişimi yalnızca ağızda gerçekleşen bir süreç değildir. Duyusal sistemlerin birbiriyle olan organizasyonu ve entegrasyonu, omurga kaslarının güçlendirilmesi, gövde kontrolü ve nefes desteği dil ve konuşma gelişiminin önemli parçalarıdır. Konuşmanın başlatılması ve devam ettirilmesi tüm bu sistemlerin çalışmasıyla ilgilidir. Konuşma, farklı seslerin üretilmesi için birçok kasın birlikte çalışmasını gerektiren ve bu kasların çalışmasını nefes desteğiyle koordine eden kompleks bir motor görevdir.

               
               ''Hippoterapi'' atların hareketlerinin kullanıldığı bir terapi yöntemidir. Atların hareketi dil ve konuşma gecikmesi ve bozuklukları olan çocuklarla çalışırken birçok sebepten dolayı yardımcı olur. Lütfen şunu not edin; hippoterapi ata binmeyi öğrenme dersi olarak düşünülemez. Hippoterapi bir terapi

tedavi stratejisidir. Çocuk atın sırtına semer yerleştirilmeden biner ve atın dizginlerinden tutmaz. 

                 Bir hippoterapi seansı boyunca, atın hareketi hastada da harekete sebep olur. Bu hareket atın her bir adımında tekrar eder. 20 dakikalık bir hippoterapi seansında yaklaşık 3.000 hareketi fasilite eden adım üretilir. Bu şu manaya gelir ki dil ve konuşma gelişimi için yeni motor yollar açmada 3.000 fırsat elde etmiş oluruz.


                Atın değişken,ritmik ve tekrarlı hareketle yürümesi duyusal girdi sağlar. Atın bu hareketinin sağladığı duyusal girdi 20 dakikalık bir tedavi seansından sonra saatlerce veya günlerce devam edebilir.


                Atın yürüme hareketleri, hastanın pelvisini de benzer paternde hareket ettirir. Dil ve konuşma terapisti atın hareketleri sayesinde gövde kontrolünü, stabiliteyi ve nefes desteğini uyarabilir. Bu fonksiyonlar dil ve konuşmayı destekler.


                Atın yürümesi hastalarda aşağıdaki hareketleri eşzamanlı olarak açığa çıkartır.


                 Atın hareketi sırasında hastalarda aynı anda proprioseptif, vestibular, dokunsal, işitsel, kokusal ve görsel girdiler sağlanır. Atlar ayrıca vücut ısısıyla sıcaklık verir. Bunların hepsini birden klinik bir ortamda sağlamak mümkün değildir.



                Terapist atları hareket türlerine göre her hasta için özel olarak dikkatlice seçer. Atın yürüyüşünün değişkenliği terapiste duyusal girdiyi derecelendirme olanağı verir. Terapist atın hareketini diğer dil ve konuşma terapisi stratejileriyle birleştirerek istenilen sonuçları alabilir.

                Birçok hasta bu özel ve dolu terapi metoduna katılmak için motive olmuş durumdadır. Uzun zamandan beri terapi alan hastalar veya haftalık fazla terapiye giden hastalar bazen terapide sönük ve isteksiz kalıyorlar. Hippoterapi ise diğer geleneksel terapi metodlarından çok farklıdır. Terapist klinik ortamdaki ile aynı hedeflere sahip olabilir ama durum hasta için ise sevdiği atıyla keyifli vakit geçirmek onu fazlasıyla mutlu eder.





                Hippoterapi, Dil ve Konuşma Terapistleri tarafından çoğunlukla aşağıdaki durumlarda kullanılır:
  •             Alıcı ve ifade edici dil gecikmeleri ve bozuklukları
  •             Dilin kullanımıyla ilgili gecikmeler ve bozukluklar
  •             Artikülasyon bozuklukları
  •             Fonolojik bozukluklar
  •             Kekemelik/Akıcılık bozuklukları
  •             Oral motor bozukluklar
  •             Ses bozuklukları
  •             İşitsel işlemleme bozuklukları
  •             Dizartri
  •             Apraksi
  •             Yutma bozuklukları
                Hippoterapi ve konuşmayı daha fazla açıklayan bir video:


               Hippoterapi özel olarak eğitilmiş bir terapist tarafından doğru bir şekilde uygulandığında geleneksel terapi yöntemlerinin etkisini artırır. Hastalar tedavide ilerlemeye daha eğilimli ve terapiye katılmaya daha isteklidir. 

               Son olarak bir makale ile yazımı bitiriyorum. Geleneksel bir tedaviyle hippoterapinin karşılaştırılmasını içeren bu makalede katılımcılara ve ailelere terapi sonunda yapılan ankette hippoterapinin üstün bulunduğu kanıtlanmıştır.



                   Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşçakalın. 😉

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder